Ekonomik istikrarı sağlamak için iki önemli politika vardır. Biri para politikası diğeri ise maliye politikası. Maliye politikasının etkinliği üzerine biraz tartışalım. Maliye politikasının etkileri yada etkinsizliği üzerine bir şeyler söylemek gerekirse tüm dünyayı saran ve bizlere 1929 da ki büyük buhranı hatırlatan global krizin yaşandığı günlerde en çok tartışılan mesele KDV indirimi. Bizim üzerinde düşünmemiz gereken mesele KDV indirimi olursa etkileri neler olur, olmaz ise etkileri neler olur.
İlk önce KDV indirimi olursa olacakları ele alırsak. Tüketiciler televizyonlardan duyduğu şekilde “kriz var” cümleleri ile ertelediği harcamalarını ertelemekten vazgeçecek ve tüketiciler malların fiyatlarında azalma olacağından dolayı tüketimini arttıracak. Buda ekonomiye canlılık getirecek. Ancak bu hareketlilik ileri de enflasyon olarak karşımıza çıkacağından dolayı kriz döneminde ne kadar etkili olacağını uzun uzun düşünmek lazım. Üretici tarafından bakılırsa; üreticilerin gelirlerini tüketicilerin harcamaları belirlediğinden dolayı KDV indiriminden sonra canlanacak olan ekonomide yatırımlar azaltılmayarak işten çıkartmalar olmayacak. Devletin gelirlerinden biri olan vergi oranı indirilir ise devletin gelirinde azalmalar olacak ancak bununla birlikte kayıt dışı ekonomi de azalma olarak vergi toplama oranı artar ve devletin geliri artar.
KDV indirimi olmaz ise bunların tam tersi olaylar olacak. Harcamalar artmayacak, tüketimler azalacak, üreticilerin geliri artmayacağından dolayı üretimi durduracak ve işçi çıkartmaya başlayacak. Tüketim artmayınca enflasyon artmayacak.
Öte yandan global krizin etkileri sonucunda Türkiye’den çıkan sıcak para borsayı çökertti. Bunun sonucu olarak Türkiye’nin yeni sıcak paraya ihtiyacı doğdu. Yatırımcılar tarafından karşılanmayan bu sıcak maliye politikasının diğer aracı olan kamu gelirlerini arttırıcı yollardan biride borçlanma. Ancak bu durumda borçlanmanın kaynağı olan IMF ekonomi politikalarımıza müdahalelerde bulunuyor. Bu müdahalelerden bazıları; Vergilerin arttırılması. Vergilerin arttırılması durumunda, kayıt dışı ekonomi artacak, tüketim harcamaları kısılacak, üreticilerin gelirleri azalarak yatırımlar azalacak ve işsizlik artacak, enflasyon azalacak. Yalnız IMF den gelecek 25 milyar $ da enflasyonu arttıracak.
Burada incelenmesi gereken bir nokta da şu. IMF den alınan borç genişletici maliye politikası olarak görünüyor. Amacı ekonomiyi canlandırmak ve harcamaları arttırmak. Ancak IMF nin dayattığı kurallardan biri de vergi arttırımı. Vergi arttırımı daraltıcı maliye politikasıdır. IMF nin amacı ekonomiyi canlandırmak mı daraltmak mı??
Borçlanma yapıldıktan sonra yaklaşık 263 milyar dolar olan dış borca bir yenisi eklenecek. Ancak merak edilen şey ise büyüme olmadan bu borcun nasıl kapanacağıdır. Faiz oranları yüksek, döviz kuru yüksek bir de üstüne borç eklendiği zaman nasıl kapanacağı ciddi bir merak konusu.
Harcama kısıcı önlemler ağırlıklı olarak yatırımlardan değil, cari harcamalardan yapılmasını istiyor IMF. Bu maddede şu sorunlar çıkıyor karşımıza. Cari harcamaların en büyük kalemi personel giderleridir. Personel giderleri içinde personelin maaşları ve sağlık giderleri de yer alıyor. Personel maaşları azaltılmayacağına göre karşımıza maaşlara zam olayının çok düşük oranda olacağını gösteriyor. Buda IMF nin tahmin ettiği %14-15 oranındaki enflasyon oranına kıyasla kamu personellerinin gelirlerinin azalacağının göstergesidir. Yine sağlık giderlerinde azalma yapılarak devletin ödediği bir kısım hasta masraflarını personele yükleme ortaya çıkıyor. Ağırlıklı olarak yatırım harcamalarından değil cümlesinden de yatırım harcamalarının da kısılmasını istediğini çıkartırsak yatırım harcamaları kısılırsa büyüme olmayacak zaten öngördükleri büyüme oranı da %0 yani büyüme olmayacak.
IMF bütçeden 2009 yılında belediyelere yapılacak olan 4 milyar YTL’lik aktarımın 1.7 milyar YTL’lik bölümü kesilmesini talep ediyor. Bu durumda belediyelerin zaten büyük çoğunluğunun borç içinde olduğunu da göz önüne alırsak belediyeler nasıl hizmet edecekler merak konusu?
Sonuç olarak küresel krizin vatandaşın refahını pek olumsuz etkileyeceği görünüyor.Sosyal bilimlerde tek bir doğru yoktur der akademisyenler sürekli. Phillips eğrisi 1960’ların ortalarına kadar geçerli idi ancak sonraları stagflasyon olayı çıktıktan sonra geçerliliğini bir nebze kaybetti. Ancak bugünkü duruma bakıldığında Phillips eğrisinin geçerliliğini bu örnekte görüyoruz. Ya KDV indirilecek enflasyon artacak işsizlik artmayacak veya azalacak. Yada KDV indirimi olmayacak enflasyon artmayacak veya azalacak bunun yanında işsizlik artacak.
Yusuf Girayalp ATAN