Dünya Finansal krizi hakkında yorum yapmak için öncelikle finansal krizin nasıl ortaya çıktığını ele almak gerekir. Finansal kriz ilk önce Amerika birleşik devletlerinde başlamış ve kısa bir sürede Avrupa, Asya hatta tüm dünyaya yayılmıştır. Burada öncelikle finansman piyasalarının sermaye piyasası, para piyasası ve döviz piyasası olmak üzere üç piyasayı kapsadığını belirtmek gerekir.
ABD'den başlayan küresel krizin temelinde mortgage piyasasına ilişkin sorunlar var. ABD'de ortaya çıkan ve tüm dünyayı olumsuz etkileyen mortgage sektörü ilk olarak üç yıl önce sorun yaratmaya başladı. 5 yıl öncesine kadar ABD'de faizler son derece düşük olduğu için özellikle orta ve alt gelir grubundaki kişiler değişken faizli kredileri kullanmayı tercih ettiler. Ancak ABD Merkez Bankası'nın (Fed) son iki yılda faiz oranlarını artırması konut sektörünü durgunluğa soktu. Konut satış fiyatları ile kira gelirlerinin de piyasa düzeyinin altına inmesiyle bu krediyi kullanan düşük gelirli gruplar kredilerini düzenli olarak ödeyemez hale geldiler. Bankaların tüketicilere satın alacakları ev ve dairelerin bedelinin tamamını hatta değerinin yüzde 110 oranında borçlanma fırsatı vermesi kredilerin geri dönüşünü zora soktu. ABD'de bankalar konut kredileri için gereken parayı yatırım bankalarında ihraç ettikleri tahviller ile borçlanarak sağlıyorlardı. Ancak kredilerin geri dönüşümü zora girince yatırım bankaları ve ABD mortgage piyasası için da çanlar çalmaya başladı.
ABD'de 2007 yılında finans, sigorta gayrimenkul inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere toplam dört sektörün büyüme hızının yavaşlamasıyla genel ekonominin büyüme hızı da yavaşladı. Ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olan reel sektör mortgage krizinden olumsuz etkilendi. Faiz oranlarındaki değişim kredi piyasasında daraltıcı etki yaptı kredi piyasasında 2006 yılında yüzde 13.2 oranında artış sağlanırken 2007 yılında bu oran yüzde 4.8 olarak gerçekleşti. Yatırımcıların risk almadan kazanç elde etme isteği maliyeti düşük kolay kredi imkanlarına bağlı olarak tüketicilerin aşırı borçlanmasına ve kontrolsüz kredi genişlemesine neden olarak sistemin kırılganlığını artırdı. ABD'de subprime borçlularının ödeme güçlüğüne düşmesi ile tetiklenen kriz bu kırılganlıklarla birlikte büyüdü.
Dünyadaki kriz hakkında söylenenleri biraz incelemek bizlere kriz hakkında biraz daha bilgi vereceği muhakkaktır.
—ABD Başkanı George Bush: Amerikan ekonomisi, tehlikede ve finansal sistemdeki ana sektörler kapanmayla karşı karşıyadır.
—Rus Devleti Eski Başkanı Vladimir Putin: Bu kriz, sadece belirli kişilerin sorumsuzca davranışlarından kaynaklanan bir durum olmayıp tersine dünya liderliğine soyunan bir devletin bütünüyle sorumsuzluğundan kaynaklanan bir krizdir. ,
—İngiltere Devlet Başkanı Gordon Brown: Bu krizi çıkartanlar, ABD içerisinde Finansal sistemi önemsemeyenlerdir.
—Amerikan Merkez Bankası FED’in eski başkanı Alan Greenspan: Son yüzyılın en tehlikeli krizi. Bu kriz henüz sona ermiş değil ve istisnai sertliği nedeniyle birçok büyük kurumun batacağını tahmin ediyorum.
—BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon: Kriz, yeryüzündeki milyarlarca insanı, özellikle de en fakir olanların geçimini etkilemektedir.
—Alman Maliye Bakanı Peer Steinbrück: ABD, banka yöneticilerinin ve büyük şirket müdürlerinin devasa karlar hedefledikleri operasyonlar nedeniyle dünya finansal krizinin sorumluğunu üzerinde taşıyor. Kriz, derin izler bırakacak ve küresel finans sisteminde dönüşümler meydana getirecektir.
—Venezuella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez: Küresel kriz kapitalizmin bir sonucudur. Küresel kapitalizm sürekli tüketim ve faiz üzerine kurulduğundan global krizler ve çöküş kaçınılmaz....
—Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz: Bu kriz bize, kanunlardan bağımsız çalışan piyasaların tehlikelerle dolu olduğunu göstermiştir.
Aslında bu kriz akıllara kapitalizm yerine başka bir ekonomik sistemin kurulması gerektiğinin bir işareti de olabilir. Bir zamanlar sosyalizm çöktü şimdi ise kapitalizm. Buluşların ihtiyaçtan doğduğu muhakkaktır. Günümüzdeki kriz de yeni ihtiyaçlara neden olarak günümüzdeki sistemin gözden geçirilerek ya aksaklıklarının giderilmesi yönünde yada yeni bir ekonomik sistemin doğuşu yönünde yol gösterici olabilir. Örnek olarak artık “Milli ekonomi modeli” gibi yeni sistemler ile dünyada yeni bir akım başlatılabileceği kanaatindeyim. Artık dünya devleri diye kabul edilen ülkeler bu tür çalışmalara girmiş bulunmaktadırlar.
Küreselleşme ile de bu krizin etkilerinin ne kadar derinleştiğini tüm dünya görse de hala küreselleşme peşinde koşmakta ısrar ediliyor. Belki de küreselleşme sevdası bu kadar fazla olmasaydı krizin etkileri de bu kadar derin ve yaralayıcı olmazdı. Bu kriz sayesinde kafalarda bir çok soru işareti ortaya çıktı.aslında bu durumdan çıkartılacak sonuçlar çok önemli ve beklide tüm dünyanın geleceğini etkileyecek kararların alınması için bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Bu konuda dünya devletleri artık ekonomide korumacılık dönemi başlatmayı planlıyorlar. Örneğin ABD Kongresi 800 milyar dolarlık kurtarma paketini “ sadece Amerikan malı satın alımı” şartıyla onayladı. Bu şart ABD’de ekonomiyi canlandırmaya yönelik başlatılacak olan altyapı projelerinde dış ülkelerden demir çelik alımını büyük oranda kısıtlamalar getiriyor.
Bu arada gelişmiş ülkelerin kriz döneminde uygulanmaya koydukları korumacılık önlemleri, Dünya Ticaret Örgütünün serbest ticaret ve düşük gümrük oranları ilkeleri ile çelişiyor. Tarife dışı engeller ise DTÖ tarafından henüz düzenlenmemiş bir alan olduğu için, ihracatçıların yaşadıkları en büyük sorunların başında geliyor. Tarife dışı engeller de bu özelliği sayesinde gelişmiş ülkelerin ekonomilerini korumak için en sık başvurdukları yöntemlerin başında geliyor. Ürün menşei, kalite standartları, ekolojik standartlar, organik ürün etiketleri, üretim şekli, etiketleme ve sosyal sorumluluk belgeleri üreticilerin en sık karşılaştıkları tarife dışı engelleri en iyi uygulayanların başında AB ülkeleri geliyor. Bu durumda da Türkiye ve üçüncü ülke ihracatçıların, bu engellerin serbest ticarete darbe vurduğunu kanıtlamak düşüyor.*
Bu durumda Türkiye ekonomi politikasını gözden geçirmesi gerektiği kanaatindeyim. Çünkü yüksek faiz düşük kur politikası ile ihracatçılara darbe vuran politika küresel krizin etkisi ile yükselen dolar karşısında ihracatın istenildiği gibi olmayışı bizlere bir yerlerde aksaklığın olduğunu ve bu aksaklığın acilen giderilmesi gerektiğini aksi durumda da Türkiye’nin bu krizden çok fazla yara alacağını göstermektedir.
KAYNAK:
* http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/127340-Ekonomide-korumacilik-donemi.aspx
YUSUF GİRAYALP ATAN