ingiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ingiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28.06.2016

Avrupa için tehlike çanları

Geçtiğimiz hafta hem AB'yi hem de bu sebeple dünya genelini ilgilendiren tarihi bir referandum gerçekleşti. Britanya'da yapılan referandumunda AB'den ayrılık kararı çıktı. Referandum sonuçlarına göre; AB'ye %51,9 hayır oyu çıkarken, evet oyları %48,1'de kaldı. Tarihi referandumda İngiltere ve Galler birlikten ayrılmayı isterken, İskoçya ve Kuzey İrlanda'da ise AB'de kalmak istedi. Sonuçların netleşmeye başlamasıyla birlikte küresel piyasalarda büyük çaplı tepkiler yaşandı. Euro/dolar karşısında %3'ten fazla değer kaybederken İngiliz Sterlini tüm dünya para birimleri karşısında eridi ve dolar karşısında son 30 yılın en düşük seviyesine geriledi. Avrupa borsalarının tamamında sert satışlar gerçekleşti. ABD borsalarında bir gün içinde yaklaşık 800-900 milyar dolarlık değer kaybına yol açtığı belirtilirken petrol de varil başına 47.93 dolara geriledi. Bir yandan da Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, İngiltere'nin "durağan" olan kredi notu görünümünün "negatif"e çekildiğini açıkladı. Türkiye'de de Brexit'in etkisi sert oldu. Borsa İstanbul 100 Endeksi %5 düşüş yaşarken Dolar Türk Lirası karşısında sabah saatlerinde 3.00 seviyesinin üzerini gördü, altın fiyatları ise %8'in üzerinde değer kazandı. Tüm bunlardan sonra Brexit ile başlayan finansal türbülansı değerlendirmek için FED faiz artımı kararını ötelemesi bekleniyor. Küresel kırılganlığın artması bu yıl içerisinde beklenen bir faiz artışının da ertelenmesine neden olabilir.
Referandum sonuçlarının netleşmesinin ardından Hollanda ve Fransa'da da referandum çağrıları yapıldı. İrlanda ve İskoçya'dan bağımsızlık oylaması açıklaması geldi. Nitekim geçtiğimiz yıl bu zamanlar Yunanistan halkı yaşadığı ekonomik dar boğazın ardından kreditörlerin (AB) nakit akışını yeniden sağlaması şartıyla öne sürdüğü şartları referandum da %60'lık bir oranla reddetmişti. Bu oylama bir anlamda Yunan halkının AB'ye olan güvensizliğini göstermişti. AB'nin öncü ülkelerinden Fransa'da gerçekleşen grev ve toplumsal olaylar da AB'de yaşanan derin çatlağın göstergeleri olmasına rağmen yüksek sesle dillendirilmiyordu. Diğer taraftan bu referandum sonrasında AB Merkez Bankası'nın alacağı kararda merak ediliyor. Yeni faiz indirimleri gelebilir.
Dün altı ay arayla gerçekleşen İspanya seçim sonuçları akıllara “Spexit” olacak mı sorularını getiriyor. Oy oranlarına baktığımızda Batının Avrupa Birliği algısının değiştiğini anlıyoruz. Aynı şekilde önümüzdeki yıl Fransa'da gerçekleşecek olan seçimlerde “Frexit” gündeme gelebilir. Çünkü Fransa'da yaşanan terör olayları nedeniyle momentum kazanan sağ kanat şimdiden Frexit tartışmalarını başlatmış durumda. Almanya'da da Merkel'in koltuğunun sallantıda olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlar bize Avrupa'da radikal sağın gittikçe yükseldiğini gösteriyor. AB'den ayrılma kararlarının domino etkisiyle yayılmasından korkan AB Konseyi Başkanı Tusk AB'yi bir arada tutmaya çalışacaklarını söyledi. Diğer yandan AB'den daha fazla ayrıcalık koparmak için Brexit'i gündeme getiren ve sonradan halkın “Hayır” oyu kullanması için “Türkiye ancak 3000 yılında AB'ye girer” diye konuşan Davit Cameron Referandum sonuçlarının netleşmesinin ardından istifa edeceğini açıkladı. Muhafazakâr Parti'nin Ekim ayındaki yıllık konferansına kadar görevde kalacağını ifade eden Cameron'ın açıklaması ile akıllara gelen ilk konu kasım ayında gerçekleşecek olan ABD başkanlık seçimlerinin hemen öncesine kadar göreve devam edecek olması.
İngiltere gibi büyük bir ülke'nin AB'den çıkışı kurulmaya çalışılan yeni dünyanın en önemli göstergelerindendir. Fransa'da Charlie Hebdo saldırısı ile başlayan AB'nin dağılma operasyonu, Brüksel saldırıları ve diğer terör olaylarıyla radikal sağın yükselişinin desteklenmesiyle devam etti. Mülteci krizi ile de daha fazla yayılan radikal sağ önümüzdeki dönemde AB'nin dağılma sürecini destekleyebilir.
Görüldüğü üzere Ortadoğu'da kanlı bir düzen kurmaya çalışan güçler AB'de bunun etkisini görmektedirler. İkinci dünya savaşı sonrasında inşa edilen düzenin artık çöküşe geçmesiyle özellikle son on yıldır yeni bir düzen kurulmaya çalışılıyor. Türkiye'de bu yeni düzende büyümeye ve güçlenmeye çalışıyor. Bu büyümeden rahatsız olan güçler terör ve ihanet şebekelerini içeride ateşleyerek Türkiye'nin sürekli kendi iç meseleleriyle uğraşmasını ve dışarıya doğru büyümesini engellemeye çalışıyorlar. Almanya parlamentosundan geçen sözde Ermeni soykırım yasası, İngiltere'de referandum çalışmalarında Türkiye karşıtı söylemler bunun gözle görülen örnekleridir. Türkiye'ye karşı verdikleri sözleri tutmayan AB, ilk mülteci dalgasından İngiltere'nin AB'den ayrılması sonucunu gördü. Eğer vize serbestisinin gerçekleşmemesi durumunda Türkiye'nin kapıları açması ve ikinci bir mülteci akınına uğraması durumunda AB gelecek günlerde daha da sarsılabilir. Bu süreçte TCMB'nin faiz indirim kararı son derece önemliydi. Bireyler olarak bizim de daha fazla yatırım ve daha fazla üretim ile Türkiye'nin bu büyümesine destek olmamız gerekiyor.

21.06.2016

İngiltere AB’den ayrılacak mı?

Bu hafta Avrupa Birliği için önemli bir referandum oylaması gerçekleşecek. “Brexit” adı verilen Britanya'nın Avrupa Birliği'nden ayrılıp ayrılmayacağı ile ilgili kararı halk Perşembe günü oylayacak.
Brüksel'de 19 Şubatta tamamlanan AB liderler zirvesinde ülkesinin üyelik koşulları ile ilgili yeni bir anlaşmaya varan Cameron 20 Şubatta Birleşik Krallığı (İngiltere,  İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) referanduma götüreceğini açıklamıştı.
AB'den ayrılma konusunda “Hayır” oyu kullanmayı düşünen Galler halkı AB'nin Galler'de İngiliz hükümetinden daha fazla yatırım yaptığını söylüyor. Bunun yanında hızlı internet erişimi, trafik ve ulaşım alt yapısı, üniversiteye yapılan teşvikleri AB'ye borçlu olduklarını savunuyorlar. Galler halkı, İngiltere'nin kendilerini adeta görmezden geldiğini söylüyor. Bazı sektörel firmalar ise AB sayesinde yetenek ve yetenekli insanları sınırları aşarak kolayca getirebildiklerini belirtiyorlar. Ayrıca Londra'nın merkez olduğu için risk sermayesini çektiğini AB'den çıkılması durumunda merkezi konumunu Berlin, Lizbon ve Dublin'e karşı kaybedebileceğini savunuyorlar.
Referandumda “Evet” oyu kullanan kesim ise Avrupa Birliği'nden önemli ölçüde imtiyaz alınmasına rağmen bunların yetersiz olduğunu AB'nin önemli bir yükünü İngiltere'nin kaldırdığını ve diğerlerinin İngiltere'nin sırtından geçindiğini savunuyorlar. KOBİ'lere baktığımız da onların da “Evet” oyu kullanacaklarını görebiliyoruz. Brezilya gibi birlik dışındaki ülkelerle ticaret yapmak isteyince sıkıntı yaşadıklarını belirten KOBİ'ler Avrupa Birliği'nin çok sayıda direktifi, kural ve düzenlemeleriyle mücadele etmek zorunda kaldıklarını böylece sert kurallardan kurtulacaklarını belirtiyorlar. AB'nin bürokratik işleri yüzünden üçüncü ülkeler ile ticari ilişkilerinin kolay olmadığını ve bu yüzden KOBİ'lerin büyüyemediğini savunuyorlar.
Piyasalar adeta gözünü kulağını Perşembe günü oylanacak referanduma dikti. Anket sonuçlarına göre döviz kurlarında sürekli bir hareketlilik yaşanırken “Evet” ve “Hayır” oylarının birbirine yakın olması piyasalardaki riski daha da artırıyor. Eğer oylamadan AB'den ayrılma yönünde bir sonuç çıkarsa, farklı piyasalarda yükselen bir risk olabilir.
Diğer taraftan bu yıl için 4 faiz artışı öngören ancak bu güne kadar yalnızca geçtiğimiz yılın aralık ayında faiz artırabilen FED'in elini, küresel risklerin daralttığı biliniyor. Düşük büyüme, terör gibi konuların yanı sıra perşembe günü "Brexit referandumu" konusu FED'in gündemindeydi. Bu sebeple yılbaşından beri haziran ayında FED'den faiz artırımı bekleyen piyasalar son durumda bu beklentilerini önemli ölçüde ötelediklerini söyleyebiliriz. İngiltere'nin Avrupa Bölgesi'nden ayrılması halinde hisse senedi piyasalarında sert satışlar yaşanabilir. Bununla beraber gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kayıplarına hızlandırdığını görebiliriz.
Brexit referandum oylamasında “Evet” oyunun ağırlıklı olması durumunda domino etkisiyle diğer AB üyesi ülkelerdeki AB karşıtlarını da ateşlendirip yayılması bekleniyor. Bu durum akıllara “AB dağılma sürecine mi giriyor?” sorusunu da getirmiyor değil. Bu tartışmalar tüm hararetiyle devam ederken İngiltere'de AB yanlısı bir milletvekili uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Oxfam gibi düşünce kuruluşlarında da çalıştığı bilinen bu milletvekili ABD Başkanı Obama'nın 2008'deki ilk seçim kampanyasında çalışmış. Milletvekili'nin bu geçmişi referandumun ABD ile bağlantısını akıllara getiriyor. Bu referandum ekonomik, siyasi ve demografik haritaların yeniden çizilmeye çalışıldığı bu dönemde önemli bir olaydır. İngiliz halkının vereceği karar sadece onları değil aynı zamanda diğer ülkeleri de etkileyecektir. Örneğin, ABD'nin kıtasal Avrupa oluşumunu engellemek için Birleşik Krallık'ı AB'deki adamı olsun diye içerde tutmak istediğini söyleyebiliriz.
İngiliz milletvekilinin öldürülmesi ardından Breixt kampanyasına ara verildi. Geçtiğimiz haftanın son işlem gününde Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma yanlısı oyların azalacağı yönündeki spekülasyonun etkisiyle birlikte Asya hisse senetleri üç haftanın düşüğünden yükseliş gösterirken sterlin değer kazandı ve petrol düşüşünü durdurdu. Breixt endişelerinin artması, geçtiğimiz birkaç haftada riskli varlıklara olan talebi azaltarak küresel hisse senetlerinin değerinden 2 trilyon dolardan fazlasını silmişti.
Şahsen İngiltere'nin AB'den ayrıl(a)mayacağını düşünenlerdenim. Küresel aktörler dediğimiz paraya yön veren güçlerin çıkarı hangi yöndeyse insanları o yönde manipüle edeceklerdir. AB yanlısı bir milletvekilinin öldürülmesi bu manipülasyona örnek olarak gösterilebilir. Bunun yanında ABD Başkanı Obama'nın en son İngiltere ziyaretinde aba altından sopa göstermesi ve IMF Sözcüsü Gerry Rice'ın İngiltere'nin AB'den ayrılmasının (Brexit) uzun süreli belirsizliğe, finansal dalgalanmalara ve düşük büyümeye neden olabileceğini söylemesi de küresel aktörlerin İngiltere'nin AB'den ayrılmamasını istedikleri yönünde değerlendirilebilir.