BAE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BAE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6.06.2017

Diplomasi Savaşının Katar Cephesi


Kıymetli okurlar. "Güç Savaşının Gündemi" başlıklı yazımda Trump'ın Ortadoğu ziyaretinin ardından Katar'ın Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır ile arası açıldığını yazmıştım. Aynı gün bu ülkeler Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini açıkladı. Sonrasında ise bu ülkelere terör ve iç savaş ile bölünme tehlikesi yaşayan ve meşruiyetleri olmayan Yemen, Libya’da Suudi hegemonyasında olan grupların yöneticileri de eklendi. Bu ülkelerin aksine Ürdün, Umman ve Kuveyt Katar'la ilişkilerini sürdüreceğini açıklarken Irak ilişkilerin geliştirileceğini açıkladı.
Katar’a karşı başlayan küresel operasyon ilk olarak Volkwagen emisyon skandalı ile başlamıştı. Volkswagen’de ortaya çıkan emisyon skandalının en büyük zararlarından biri de Katar’a olmuş ve 8,4 milyar dolar zarar etmişti.
Ardından geçtiğimiz haftalarda haber sitelerinde yer alsa da pek üzerinde durulmayan ancak benim aklımda soru işareti bıraktığı için diplomatik krizin yaşandığı gün yayımlanan yazımda dikkat çekmeye çalıştığım Moody's'in Katar'ın kredi notunu düşürme olayı geldi.
Katar’ın küresel güçlerin neden hedefinde olduğu ile ilgili birçok haber, yorum ve analiz okumuşsunuzdur. Ancak benim dikkat çekmek istediğim husus son dönemde sürekli üzerinde durduğum yeni nesil küresel savaşın diplomasi cephesinde yaşanan bu olayın ekonomik nedenleriyle ilgili.
Bilindiği üzere Katar dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin önemli bir büyüklüğüne sahip. Ülke yüz ölçümü küçük olsa da 2014 yılı ülkelerin doğalgaz rezerv miktarları incelendiğinde İran ve Rusya’nın ardından 24,5 trilyon metre küp ile üçüncü sırada yer almaktadır.
Bu rezerve daha önce de sahipti. Peki, neden böyle bir operasyon şimdi alevlendi sorusunun aklınıza geldiğini tahmin edebiliyorum. İran ile Katar arasında bulunan Güney Pars Doğalgaz Sahası İran doğalgaz rezervlerinin %40’ına ev sahipliği yapmaktadır ve Katar ile İran bu bölgeyi birlikte kullanmaktadır.
İşte dananın kuyruğunun koptuğu nokta bundan sora başlıyor. Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatçısı olan Katar, 2005 yılında İran'la paylaştığı Kuzey Sahası'nda yapacağı faaliyetler için moratoryum ilân etmiş ancak geçtiğimiz Nisan ayında bu yaptırımı kaldırmıştı. Bununla birlikte 12 yıllık moratoryumdan sonra Katar Petrol’ün (QP) Kuzey Doğalgaz Sahasında yeni bir proje geliştirmeye hazırlanması yaptırım uygulayan ülkelerin arkasındaki güçleri adeta çileden çıkarmıştır. Çünkü Katar'ın bu alandaki rakiplerinin ABD ve Avustralya olduğunu düşündüğümüz zaman Trump’ın Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail gezisinin hemen akabinde olan bu diplomatik krizi daha net yorumlayabiliriz.
Küresel petrol talebinin 2030 ya da 2042 yılında en üst düzeye ulaşması beklenirken doğalgaz talebinin sürekli ve düzenli bir artış gösterdiği düşünülürse QP’nin söz konusu girişimi beklenen talep artışına paralel olarak LNG üretim kapasitesini arttırma planlarına işaret ettiğini söyleyebiliriz. Bu durumda düşük üretim maliyetleri ile rekabet edemeyen diğer LNG üreticileri yani ABD önemli ölçüde olumsuz etkilenecektir. İran-Katar arasında yer alan bölgedeki gazı Katar Petrol'ün İran’dan daha hızlı çıkartarak dünyadaki en büyük LNG ihracatçısı ve en büyük dördüncü enerji firması olmayı başarması ve İran’ın da bu alandan çıkardığı doğalgazı iç tüketim için kullandığını düşünürsek Katar’ın yeni küresel güç dengelerini ne ölçüde etkilediğini daha net görebiliriz.
Elbette sadece enerji kaynaklarına sahip olması ve bunu üretime geçirmesi tek neden değildi. Bu enerji kaynaklarının ticaretinden elde edilen trilyonlarca doların yatırılacağı bankaları da düşündüğümüzde fotoğraf biraz daha netleşecektir.
ABD’nin ‘11 Eylül’ tasarısını kabul etmesiyle Suudi Arabistan’ın ABD’de bulunan 750 milyar dolarlık varlıklarına el koyma ve dondurma hakkı vermesi Suudi’lerin ABD’nin hegemonyası altında olmasının en büyük nedenlerindendir. Petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle önemli ölçüde darboğaza giren Suudi yönetimi halka “bu paranın 380 milyar doları ile silah aldık” açıklaması yapabilmek için Trump ile uzlaşmaya gitti ve Trump’ın hegemonyası altına girdi. Trump’ın İran politikasını da düşündüğümüz zaman İran ile Suudi’lerin arasında tarafgirlik yapmayan Katar yönetimi küresel güçlerin bölgedeki politikalarına uymadığı için ambargoya maruz kalmaya başladı.
ABD’nin Katar’ı kendi politik çizgisine getirebilmek için Körfez ülkelerini kullanmasının en önemli nedenlerinden biri de ABD'nin Orta Doğu'daki en büyük askeri üssünün Katar'da bulunmasından kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. El Udeyd askeri üssünde 11 bin ABD askerinin görev yaptığını ve Suriye ve Irak'ta DAEŞ karşıtı operasyonlarda da etkin rol oynadığını düşünürsek ABD'nin taşeron kullanmasının nedenini açıklayabiliriz.

Diğer yandan uzun süredir uğraşmalarına rağmen petrol fiyatlarının yükselmemesinin de etkili olabileceğini söyleyebiliriz. Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin Katar’a hava ve kara sınırlarını kullanıma kapatması Katar’ın enerji ticaretini engelleyebilecek olması petrol fiyatlarının da yükselmesine yol açabilir. Böyle bir durumda Rusya’nın tavrı önemli olacaktır.