YUSUF GİRAYALP ATAN
Yusuf Girayalp ATAN Kişisel Blog Sayfası
21.05.2025
PKK’nın Silah Bırakma Süreci
Türkiye, kırk yılı aşkın süredir devam eden PKK terörüyle mücadelesinde tarihi bir dönemeçte bulunuyor. Terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecine yönelik son yıllarda yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin ulusal güvenlik stratejilerindeki başarısını ve uluslararası konjonktürün dönüşümünü açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’nin savunma sanayindeki atılımları, Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) teknolojisinin gerilla savaşı mantığını çökertmesi, Suriye’deki savaşın sona ermesi, bölgesel diplomatik ilişkilerdeki iyileşmeler ve Kalkınma Yolu Projesi gibi unsurların PKK’nın alan kaybetmesinde kilit rol oynadığı görülüyor.
Türkiye’nin Savunma Sanayindeki Güç Maksimizasyonu
Türkiye, PKK tehdidine karşı ulusal güvenliğini güçlendirmek için son yirmi yılda savunma sanayinde devrim niteliğinde adımlar attı. Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) verilerine göre, Türkiye’nin savunma sanayi ihracatı 2024’te 5,5 milyar dolara ulaşırken, yerli üretim oranı %80’i aştı. 2002’de yalnızca 62 savunma sanayi projesi yürütülürken, 2025 itibarıyla bu sayı 800’ü geçti. Özellikle SİHA teknolojisindeki yerli ve milli atılımlar, Türkiye’yi bölgesel bir güç haline getirdi. Bayraktar TB2, ANKA, Aksungur ve Akıncı gibi SİHA’lar, PKK’nın hareket kabiliyetini dramatik ölçüde sınırladı. 2020-2024 arasında SİHA’larla gerçekleştirilen operasyonlarda 2.000’den fazla terörist etkisiz hale getirildi.
SİHA’lar ve Gerilla Savaşı Mantığının Çöküşü
PKK’nın geleneksel gerilla savaşı stratejisi, coğrafi avantajlara dayalı hareketlilik, gizlenme ve ani saldırılar üzerine kuruluydu. Ancak SİHA’ların kesintisiz istihbarat, gözetleme ve hassas vuruş kabiliyetleri, bu mantığı temelden çökertti. Kandil, Hakurk, Zap ve Gara gibi bölgelerde bulunan PKK unsurları, 7/24 havadan izlenme ve anında hedef alınma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Bayraktar TB2’nin 27 saatlik havada kalma süresi ve 300 kilometre menzili, örgütün mağaralarda dahi güvenli olmadığını gösterdi. SİHA’ların sahneye çıkmasıyla birlikte PKK’nın yıllardır bel bağladığı gerilla taktikleri, adeta tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Ne bir adım atacak nefesleri kaldı, ne de gizlenecek bir gölgeleri. Dağlar artık onlara sır vermez oldu; hareket ettikleri an gökyüzündeki göz onları çoktan bellemişti. Artık saklanmak da kaçmak da bir hayalden ibaret. Gerilla savaşı devri, SİHA’ların sessiz ama etkili baskısıyla kapanmış görünüyor. Türkiye’nin teknolojik üstünlüğü, PKK’yı fiziksel ve psikolojik olarak köşeye sıkıştırdı.
Suriye’deki Savaşın Sona Ermesi ve PKK’nın Alan Kaybı
Suriye İç Savaşı, PKK’nın Suriye kolu YPG/PYD üzerinden alan kazanmasına olanak sağlamıştı. Ancak, 2024’te Beşşar Esad rejiminin düşmesi ve Ahmet eş-Şara liderliğindeki Hey’etu Tahriri’ş-Şam (HTŞ) yönetiminin kontrolü ele geçirmesi, PKK/YPG’nin kuzeydoğu Suriye’deki etkisini ciddi şekilde zayıflattı. Şara hükümetinin Türkiye ile geliştirdiği olumlu ilişkiler, PKK’nın hareket alanını daralttı. Türkiye’nin Şara yönetimiyle ekonomik ve siyasi iş birliği, İdlib ve kuzey Suriye’de istikrarın sağlanmasında etkili oldu. Şara’nın “çeşitlilik bir güçtür” söylemi, ayrılıkçı hareketlerin zeminini zayıflattı. Türkiye’nin Suriye’deki yeni yönetimle iş birliği, bölgesel güç dengesini lehine çevirerek PKK’nın stratejik derinliğini ortadan kaldırdı.
Kalkınma Yolu Projesi ve Irak’la Yakınlaşma
Türkiye’nin Irak’la diplomatik ilişkilerdeki yakınlaşması ve Kalkınma Yolu Projesi, PKK’nın Irak’taki varlığını tehdit eden bir diğer önemli unsur oldu. Basra Körfezi’ni Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlamayı hedefleyen Kalkınma Yolu Projesi, 2024’te 17 milyar dolarlık yatırım anlaşmalarıyla hız kazandı. Projenin başarısı, Irak’ın kuzeyinde istikrara bağlıdır ve bu da PKK’nın varlığını tolere etmeyi zorlaştırıyor. Irak merkezi hükümeti, Türkiye’nin SİHA operasyonlarına destek verirken, 2024’te PKK’yı resmen “terör örgütü” ilan etti. Bu, Türkiye’nin Kandil’deki operasyonlarını kolaylaştırdı. Türkiye ve Irak arasındaki bu iş birliği, PKK’nın Irak’taki sığınaklarını kaybetmesine yol açtı.
Uluslararası Konjonktür ve PKK’nın Mecburiyeti
Uluslararası konjonktür, PKK’nın silah bırakma sürecinde belirleyici oldu. ABD’nin Suriye’den çekilme sinyalleri ve YPG’ye desteğin azalması, örgütün dış kaynaklarını zayıflattı. Türkiye’nin NATO içindeki konumu ve savunma sanayi ihracatı (örneğin, Bayraktar TB2’nin 30 ülkeye satışı), uluslararası arenada elini güçlendirdi. Rusya ve İran’ın Suriye’deki etkilerinin azalması, Türkiye’nin manevra alanını genişletti. PKK, Türkiye’nin askeri ve diplomatik baskısı karşısında ayakta kalma şansının azaldığını fark etti. SİHA’ların sürekli tehdidi, örgütün lider kadrosunu adeta mecbur bıraktı.
Sonuç olarak PKK’nın silah bırakma süreci, Türkiye’nin realizm teorisi çerçevesinde yürüttüğü güç maksimizasyonu stratejisinin bir zaferidir. Savunma sanayindeki atılımlar, özellikle SİHA teknolojisi, PKK’nın gerilla savaşı mantığını çökertti. 5,5 milyar dolarlık savunma ihracatı ve %80 yerli üretim oranı, Türkiye’nin teknolojik üstünlüğünü pekiştirdi. Suriye’deki savaşın sona ermesi ve Şara hükümetiyle iyi ilişkiler, PKK’nın bölgesel zeminini daralttı. Kalkınma Yolu Projesi ve Irak’la yakınlaşma, örgütün Irak’taki varlığını tehdit ederken, uluslararası konjonktür Türkiye’nin lehine döndü. Bu süreç, Türkiye’nin yalnızca bir terör örgütünü etkisiz hale getirme başarısı değil, aynı zamanda bölgesel bir güç olarak yükselişinin de bir göstergesidir. Ancak, kalıcı barış için siyasi diyalog ve toplumsal bütünleşme adımları dikkatle yönetilmelidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)